Dünyanın en zor mesleği nedir diye sorsalar, özellikle günümüz şartlarında sanırım herkes anne baba olmak der. Düşünün ki mesai saati yok, boş ver demesi yok, yaş sınırı yok, değişimi, terfisi yok, rol değişimi yok… Bütün bu yokluklara rağmen çocuğunun ya da çocuklarının olması, insanın en büyük mutluluk sebebi olsa gerek…

Çoğu zaman anne-babanın çocuklarıyla ilgili düşünceleriyle, karşılaştıkları veya yaşadıkları gerçek, birbiriyle örtüşmez. Bu durumla ilgili ünlü bir düşünür diyor ki: “Biz yaşlılar için genç insanlarla anlaşmak hep güç oluyor. Ya onlar bizden saklanıyor ya da biz onları kendi açımızdan yargılıyoruz.” Birçok anne-baba çocuğunun istediği gibi olmadığını söyler. Öyle ki sınav sonuçlarını beğenmez, çalışmasının yetersiz olduğunu düşünür, ne biçim bir çocuk büyütmüşüz diye dertlenir, biz böyle miydik diye hayıflanır durur.

Sümerlerden kalma bir tabletteki sözlerle günümüzdeki sözlerin benzerliği şaşırtıcıdır. Tablette şöyle yazıyor: “Artık büyü. Okuluna git, oku. Sokaklarda aşağı yukarı dolaşma. Sen sabah akşam bana eziyet ediyorsun. Boşa zaman harcıyorsun.”  Bu yargıları veya olumsuz tavırları biraz daha somutlaştıralım:                                                        

  • Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başla! Bu şekilde o bütün dünyanın onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır!
  • Kötü sözler söylediği zaman gül. Böylece o kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır!
  • Yerde bıraktığı her şeyi kaldır; kitaplarını, ayakkabılarını, elbiselerini. Onun için her şeyi yap ki o bütün sorumlulukları başkalarına yüklemeye alışsın!
  • Çocuğa istediği kadar harçlık ver. Hayatta karşılaştığın güçlüklerle onun karşılaşmasına ne lüzum var?
  • Yiyecek, içecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getir. Belki istediklerini yapmamak tehlikeli soğukluklara neden olabilir!
  • Komşulara, arkadaşlarına, öğretmenlere karşı daima onun tarafını tut. Onların hepsinin çocuğa karşı peşin hükümleri vardır!
  • Ona öğretimin en iyisini ver ama eğitim verme. On sekiz yaşına gelince kendisi karar versin diye bekle!
  • İkinizden biri onun tarafını tutsun. Her zaman sığınacağı bir liman olsun!

Bu davranışların hiçbirini ortaya koymayan bir anne-baba olabilirsiniz ya da bu davranış tavırlarından birini veya birkaçını ortaya koymuş da olabilirsiniz. Ama şundan eminiz ki hiç kimse evladının kötülüğünü istemez. Peki, ne yapmalıyız?

  • Önce yukarıda sıralanan davranışları ortaya koyup koymadığınızı bir öz eleştiri olarak sorgulayın.
  • Çocuğunuzun olumsuz sonuçlarını sadece sonuç olarak değerlendirmeyin. Olumsuzluğu süreçle beraber değerlendirin. Örneğin kötü bir karne nasıl değerlendirilir? Ne bu karne evladım, sorusu eleştirel bir sonuç sorgulamasıdır. Bunun öncesinde yazılı sonuçlarını takip ettik mi? Öğretmeniyle görüşüp durum değerlendirmesi yaptık mı? Başka çözüm yolları aradık mı? Bütün bunları yaptıysak olumsuz karneyi sorgulamamız mantıklı. Bu kontrollerin hiçbirini yapmadıysak bu olumsuzluğu çocuğumuzla beraber sakin bir tavırla değerlendirmek ve çözümü beraber bulmak daha yapıcı bir yoldur.
  • Süreci kontrol etmek sonucu sorgulamaktan daha yapıcıdır. Örneğin, her denemeden sonra, “Kaç netin var, kaç puan aldın veya puanın niye düştü?” gibi sorgulamak yerine olumsuz sonucun nedenleri değerlendirilmelidir. “Yanlışların nedenlerini bilmek, eksiklerini görmek daha önemlidir.” demek daha olumlu bir anne-baba yaklaşımıdır. Çünkü her sınav bir gözlemdir, bir provadır. Sonucundan çok sınavın verdiği mesajlar daha önemlidir.
  • Eğer çocuğunuz gerçekten emek veriyorsa sonucuna bakmadan yanında durun.
  •  Olumsuz bir sonucu bütün boyutları düşünerek değerlendirin. (Ergen dönemi olabilir, kişilik özellikleri olabilir ya da dış çevre şartları olabilir.) Resmin tamamını değerlendirin.
  • Dünyada iki mükemmel insan vardır: Biri doğmamıştır, biri ölmüştür. Mükemmeli aramak, çocuğunuzu kaybetmenize sebep olabilir.

İyi şeyler görmek için iyi şeyler yapmak gerekir, vesselam.

Şemsettin TÜZEL
Konya Şehir Koleji
Psikolojik Danışman ve Rehberlik Koordinatörü