Sınav, zaman baskısı altında bilgiyi kullanma ve diğer bilgilerden ayırt edebilme (farkındalık) performansını ölçen, sistemli sorulardan oluşmuş önemli bir seçme aracıdır. Sınavın tanımı bu kadardır. Fakat sınav adayı olarak genellikle tek bir bakış açısı kullanıyor veya bakış açımızı değiştirmeyi ihmal ediyoruz. En kötü olanı da kendi bakış açımızı geliştirmek yerine başkalarının mercekleriyle sınav sürecine bakışı meşru sayıyoruz. Basit bir yapısı olan sınavı karmaşıklaştırıp bir kültür haline biz getirdik. Bu karmaşıklık ülkemizde alelade bir “sınav kültürü” oluşturdu ve bir hastalık gibi bilinçli bir öğrenme olmadan etiketler halinde herkese bulaştı. Sınava girecek her aday sınavın belirsizleştirilmiş hurafelerini sınavın temel kültürü olarak algıladı. Bu da bireysel farklılıkların göz ardı edilerek herkesin tek tipleşmesi sonucunu ortaya koydu. Kısacası ülkemizdeki sınav kültürü herkesi birbirine benzetti. Sınav denince aşağı yukarı herkes, aynı şeyleri anlıyor; benzer biçimde ders çalışıyor, benzer bahaneler üretiyor, sürekli stresten dert yanıyor ve benzer motivasyon komutlarıyla “soruları dikkatli okuyun, dikkatli olun, kaydırma yapmayın, çok çalışın, çok soru çözün, bol bol deneme sınavına girin-çıkın…” daha başarılı olunacağı algısını bize sunuldu. Denemelerde yaptığımı yapamadım, hiçbir şey hatırlamıyorum, zaman nasıl geçti anlamadım, bu kadar kolay soru mu olur? Soruya takıldım kaldım vb. ifadelere inanın hiç yabancı değiliz. Bunların hepsini YGS tecrübesinde gördük sanırım. Eğer sınav sürecine ilişkin etkili bireysel stratejiler geliştirmek yerine, hep aynı şeyleri yaparsak, kendimizde enerji ve kuvvet adına ne varsa tüketiriz. Öyleyse gelin LYS’yi, bilinmeyen ve yüzlerce uçurumla kesilen bir yolda sert adımlarla yürür gibi değil; bilinen bir yolda çevik adımlarla ve net bir tavırla tecrübelerden ders alarak aşalım.
Daima doğru bakış açısını, doğru zamanda, doğru biçimde kullanabilmek sınav süreci ile başa çıkmanın en iyi yolunu bulmak demektir. Doğruyu bilmek bir çözümün ilk adımıdır ama çözümün kendisi eylemsel dönüşümdür. Örneğin aşırı motivasyonun zararlı olduğunu bilmek sınav başarısını arttırmıyor aksine bildiğini yanlış yapmanın bunalım çıkmazında içimizi ağrıtıp duruyor. O halde sınav başarısında esas olan doğruyu bilmek veya sorunu bilmek değil çözüm için hamle yapmaktır. YGS’den sonra öğrenci sonucu iyi veya kötü olsun büyük bir boşluk rehavetine düşer. Oysa YGS’nin etki oranı %40’lık oranın içinde ne kadar varsan o kadar bir etkiye sahiptir. Bu oran YGS netlerinin sayısıyla orantılıdır.
Bu şu demektir: YGS kötü geçmişse telafisi LYS’dir. İyi geçtiyse LYS’de daha rahatsın demektir. Çünkü bir sorunun YGS katsayı değeri 1 ise aynı soru LYS’de sorulsa etki oranı ortalama 2,7 dir.
Bu açıdan bakılırsa YGS gerçekten bir geçiş sınavıdır. ÖSYM bunu çok iyi dengelemektedir. YGS’de öğrencinin az bilgi güçlü yorum yeteneğini, psikolojik dayanıklılığını test ediyor. Esas ölçmeyi ise az yorum güçlü bilgi isteyen, daha net bir meydan savaşı formatında sunulan LYS ile yapmaktadır. Bunu yaparken kendisi için dezavantaj öğrenci için avantaj sayılabilecek bir durum vardır: Konuların çok fazla olması. Konu başlıkları çok olduğu için daha yüzeysel- ayrıntı bilgi denetlemesi daha az soru-sorular hazırlanır. Öğrenci konu çokluğundan korkmadan çalışma ritmini korursa, hükmedemediği konuları beklemeye bıraksa-daha net bir sınav bakışı için- çok daha akıllıca bir tavır oluşturmuş olur. Neyi yapıp neyi yapamayacağınızı bilmenin getirdiği netlik sizi her zaman daha güçlü yapar.
Sınava kadar LYS adına hem fikir hem eylem olarak daha akıllıca bir tavır seçmek, diğer duygu ağırlıklı, acaba mı veya olmazsa gibi zayıf kuruntuları değersizleştirecektir. Bu duruş, adayın daha kontrollü, kalemini kullanan, acele etmeyen, bir sınav yaşamasını beraberinde getirecektir.
ÖNEMLİ NOT
- Bu yıl YGS ortalaması geçen yıla göre düşüktür. Aday arkadaş bu yıl düşük puanlarla -geçen yılın aynı puan bandına göre- daha iyi yerlere gidebilecektir. Şimdiden oturup hesap yapmayın aksine oturup işinizle ilgilenin.
- Sınavdan önce sınav için özel veya farklı bir şey yapmayın. Normal şartlarda ne yapıyorsan aynı sürecine devam edin. Farklı olsun diye yapılan her şey sınavın ederini arttırır. Beklentinin artması sınavlarda başarıyı arttırmıyor.
- Sınav anında sınırda nöbet tutan asker gibi temkinli ve tedbirli olmalısın. Her soruyu kendi içinde değerlendirmeli ve kontrol hep sende olmalıdır.
- Her sınav bir fırsattır. Bu sınavı bir fırsata çevirmek ya da çıkılması zor bir kaosa sürüklemek senin elinde aday arkadaşım.
Başarılar dilerim…
Şemsettin TÜZEL
Konya Şehir Koleji
Psikolojik Danışman ve Rehberlik Koordinatörü