Bir masal vardır; asırlardır yanan ateşin başında gece yarıları nöbet tutan gençlerin, ihtiyarların ibret alınacak öyküsü…

Ateş, ev olarak bildikleri mağarayı ve sahip oldukları şeyleri korurdu. Hiç kimse ateşi söndürmeye cesaret edemezdi. Ateş, vahşi hayvanlardan ve davetsiz misafirlerden korurdu onları. Ateş seyredenlere sıcaklık ve herkese sağlık işaretleri yayardı. Bazıları ateşi bırakır, gecenin içine dalardı. İnsan terk ederse ateşi, dirlik için ve dirliği yansıtması için gitmeden önce kütük atmalıdır… Hiç kimse ateşi beslemeden çekip gitmeye cesaret etmesin… Hiç kimse ateşi söndürmeye cesaret etmesin…

Ünlü düşünür Sokrates, çocuklarının yetiştirilmesiyle ilgilenmeyen ailelere diyor ki: ’Sizler, beraberce her taşı servete dönüştürmek için kazınırken bir gün her şeyinizi bırakmak zorunda olduğunuz çocuklarınıza bu kadar az önem vermenizin anlamı nedir? Yaşamda her şeyi bir standart değere ya da yapıya oturtabilirsiniz ama çocuğunuza veya bir insana karşı net bir tavır standardı oluşturamazsınız… Sanırım en iyi standart tavır, Abraham Lincoln ’un ifade ettiği gibi olsa gerek: ’Büyükbabamı görmedim ve kim olduğunu bilmiyorum ama onun torununun kim olacağıyla çok daha fazla ilgiliyim.’ Çocuk sahibi olmak zor değildir ama anne baba olmak zor olabilir. Ebeveyn olmak, istemeyi ve girişimi gerektirir. Özellikle babalık bir nitelik tavrı değil, doğru bir dayanak olmak için yeterince endişelenmek ve eleştirmeyi değil model olayı istemektir.

Öykü devam eder:

Bir masal vardı, gençlerin ve ihtiyarların ibret alınacak öyküsü…

Kimileri ateşi kütük atmadan terk etmeye cesaret ettiler ve böyle olduğu halde, daha cüretkâr bir kararla geri döndüler çünkü geri dönmek geceye karışmaktan daha çok cesaret ister.

Geri döndüler ve ateşe bir kütük attılar, mağaradaki herkes korunmuş ve ısınmış oldu. Ve sıraları gelince hepsi ateşe bir odun attı. Ve ateş hiçbir zaman sönmedi.

Ateşe odun atma sırası sanırım çocuklarımızda…


Şemsettin TÜZEL
Konya Şehir Koleji
Psikolojik Danışman ve Rehberlik Koordinatörü